Alzheimer konusundaki farkındalığının düzeyi bulaşıcı hastalık gibi yaygınlaşan kaderci bir anlayışta düğümleniyor. Herkes Alzheimer’dan haberli ama ondan sadece korkuyla söz ediyor.
Sakin, bilinçli ve bilimsel yaklaşım yok. Korkuyu besleyen ana etken düpedüz bilgisizlik. Alzheimer olarak kabul edilen şey, aslında ilerlemiş bie beyin hastalığının sonucu olarak ortaya çıkan bunama tablosu. Ancak toplumda ve ilgili meslek mensupları arasında bunama hastalığın sonucu değil başlangıcı olarak kabul ediliyor. Başlangıcı, nasıl ilerlediği, kimlerin bu durum için risk taşıdığı ve tedavi imkanları konusunda yaygın bir bilgilenme yok.
Zaten başvuruların çoğu da, hastalar ancak etraflarında panik uyandıran davranışlar sergilemeye başladıklarında yapılıyor. Örneğin, çoğu başvuruda dile getirilen ifadeler arasında “ Nasıl namaz kılınacağını unuttu!”, “Kızını ya da oğlunu tanımıyor”, “ Sabah ne yediğini unutuyor” ya da “ Evin odalarını karıştırmaya başladı” gibi ifadeler öne çıkıyor. Bu arada, ailede geçmişte benzer durumlar yaşanmış olmasından tedirgin olarak kendilerinin araştırılması amacıyla yapılan başvurular da bulunuyor ama birinci gruba giren başvurular ağırlık taşıyor. Yerel ve geleneksel toplum kesimlerinin başvurularında daha çok, belirtilerin artmasına kadar bu durumların normal ya da yaşlanmaya ait doğal olgular olarak kabul edilmesi eğilimi ağır basıyor.
Bu türden başvurularla ilgili olarak iki neden tespit etmemiz söz konusu olabilir. Bunlardan birincisi, sözü edilen yakınmalardan çoğunun hastalığın ilerlemiş evrelerinde görülen türden yakınmalar oluşu. Hastalık hiçbir şekilde bu tür yakınmalarla başlamıyor. Bu yakınmalar aradan yıllar geçtikten sonra ortaya çıkıyor. Bu tür başvurular zaten sınırlı olan tedavi imkanlarının neredeyse hiç düzeyine indiği aşamaların başvuruları düzeyinde oluyor. Hastaların beyinleriyle ilgili ister yakın zaman içinde isterse de başvuru üzerine yapılan tetkiklerde ortaya çıkan sonuçlar bu kanaati belgelemekten başka bir işe yaramıyor. Örneğin, MR’larda ortaya çıkan beyin küçülmesinin (atrofinin) boyutları, beyin haritasında ortaya çıkan yavaşlamanın şiddeti ve zihin testlerinde kendini gösteren zihin dağılması hastalığın sonunda geldiği noktayı belgeliyor. Ancak bu sonuçlara bile bu tetkikler yapıldığında ulaşılıyor. Toplumun çoğunlukla algı ve farkındalık düzeyini belirleyen bu tür sonuçların hastalara yansımaları.
Yapılması gereken, varolan duruma teslim olmak değil. Yaşam tarzı önerilerinin arasında sağlıklı beslenme faktörü yabana atılır gibi değil. Ancak kapak fotoğrafında sağlıklı yaşlıyı temsil eden fotoğraftaki havuç yeterli değil. Havuç ve suyu elbetteki doğa harikası faydalı şeyler ama şu ana kadar havuç suyunun Alzheimer’ı geciktirdiğini söyleyen tek bir kaynak yok. Burada havuç sembolik olarak sağlıklı beslenmenin gereğine dikkat çekiyor. Aslında o sağlıklı yaşlı kadın elinde bir balık sallandırmalıydı! Neden? Alzheimer’da sağlıklı beslenme denince akla ilk gelen Akdeniz Diyeti. Akdeniz diyetindeki en çarpıcı eleman ise balık. Çünkü balık hücre yaşlanmasının yavaşlaması ve yenilenmesiyle ilgili olduğu gösterilen Omega-3’ ün ana kaynağı. Özellikle soğuk sularda yetişen yağlı balıklarda neredeyse Omega-3 yağı kaynıyor! Su ne kadar soğuk balık ne kadar yağlı ise balığın Omega-3 üretimi o kadar fazla. Bunun nedeni, Omega-3 yağlarının balık vücudunu soğuktan koruyan bir antifriz görevi yapmaları. Kuzey denizinde yetişen somonlar veya Karadeniz’in buz gibi çaylarında büyüyen alabalıklarda Omega-3’ün daha fazla olmasının sebebi bu. Yine aynı nedenle Karadeniz’in yağlı balıklarında Akdeniz’dekilerden daha fazla Omega-3 var. Yine de hemen her balıkta yeterli Omega-3 bulunduğunu da düşünebiliriz. Kuzey denizinden gelen iri balıklardaki tek risk, ağır metal özellikle de cıva depolanması için zemin sağlamaları. Bu nedenle, sık somon tüketimi önerilecek bir şey değil. Bu yağların bitkisel tipi (ALA) cevizde, keten tohumunda ve yeşil yapraklı sebzelerde de bulunabiliyor.
Bu örnekten yola çıkarak denilebilir ki, önemli olan sonuca değil başlangıca odaklanmak! Ne zaman başladığı bilinmeyen bir hastalığının başlangıcına odaklanmak ne demek? Buradaki mesajlar şunlar:
1.HAYATINA ODAKLAN VE BELKİ BİR GÜN ALZHEIMER OLABİLİRİM (ÖZELLİKLE AİLESİNDE BU HASTALIK OLANLAR İÇİN OLASILIK BELKİDEN DE ÖTE GÖRÜNÜYOR) DİYE HİÇ ORTADA ALZHEIMER FİLAN YOKKEN VAROLDUĞU GÖSTE-RİLEN TEDBİRLERDEN FAYDALANMAYA BAK!
2.OLUMSUZLUKTAN, DEPRESYONDAN UZAK DUR, BUNLAR BEYNİ ZAYIFLATIYOR! ALZHEIMER BEYİN ZAYIFLADIĞINDA GÖRÜNÜR HALE GELEN VE BEYNİ ZAYIFLATAN BİR HASTALIK.
3. KENDİNE MUTLAKA UĞRAŞ BUL, (BU UĞRAŞ YALNIZCA BULMACA ÇÖZMEK OLMASIN) YENİ ŞEYLER ÖĞREN, (BU YENİ ŞEYLER O ANA KADAR DOĞRU KABUL ETTİĞİN FİKİRLERİN DEĞİŞMESİNE ZEMİN HAZIRLAYACAK OLSA BİLE)
4. YENİ ŞEYLER ÖĞRENDİKÇE FARKLI ŞEYLER DÜŞÜN, SÖYLE VE YAP!
5. SAĞLIKLI BESLENMEYE ÇALIŞ ( BURADA UNUTULMAMASI GEREKEN NOKTALARDAN BİRİ, KALBİN VE BEYNİN ÇALIŞMA KANUNLARI FARKLI OLABİLİR. KALP İÇİN ZARARLI OLDUĞU KESİN OLAN ŞEKER VE KOLESTEROL BEYNİN ÇALIŞMASI VE İŞLEM YAPMASI İÇİN BELİRLİ DOZLARDA DA OLSA GEREKLİ MADDELERDİR. BEYİNDE İLETİMİ SAĞLAYAN MİYELİNİN ANA YAPI MADDESİ KOLESTEROLDÜR. BEYİN ENERJİSİNİN ANA KAYNAKLARINDAN BİRİ DE GLÜKOZDUR.