Grup üyelerimizden Üsküdar Üniversitesinden Prof. Dr. Muhsin konuk dün çok ilginç bir kaynak paylaşmış. Kaynak müziğin çeşitli beyin hastalıklarındaki sağaltıcı rolü bağlamında, beyin üzerindeki olumlu etkileri konusunda.
Mart 2017 başında ünlü bir bilim dergisinde yayınlanmış ve bu konudaki son beyin araştırmalarından söz ediyor. Aşağıda linkini paylaşacağım bu kaynak özet olarak nelerden söz ediyor?
Her şeyin başında, eskilerin “Müzik Ruhun Gıdasıdır” tespitindeki “Ruh” un aslında düpedüz “Beyin” olduğunu ispatlayan bu veriler “nöroplastisite” kavramının varlığını doğruluyor.
Nöroplastisite şu: 1960’lı yılların sonuna dek beyin konusunda “Eski Nöron Teorisi” ne inanılıyordu. Bu teori, 1906 Nobel Fizyoloji Ödülü’nü kazanan İspanyol nöroanatomist Santiago Ramon y Cajal tarafından ortaya atılmış olup Cajal, sinir sisteminde ve beyinde hasar durumlarında yenilenme olmadığını, bir sinir hücresinin yerine yenisinin gelmediğini söylüyordu. Bu teori 1986 yılına kadar geçerli kaldı.
Bu tarihte Rita Levi Montalcini ve Stanley Kohen, Sinir Büyüme Faktörü adı verilen ve nöronların yeniden büyümelerine imkan tanıyan bir protein keşfettik-leri için 1986 Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü kazandılar ve Eski Nöron Teorisi yerini Nöroplastisite Teorisine bıraktı.
Müzik Terapisinin nöroplastisiteyi doğrulaması, müziğin beyinde yeni hücreler ve bağlantılar oluşturabilmesi gerçeğine dayanıyor. Müzik her şeyden önce beyinde iki bölge ya da alanda bunu yapıyor. Birincisi, artık sık sık sözünü etmeye başladığımız ve son kitabım olan İNANIYORUM O HALDE VARIM’ın ana hipotezinin dayandığı Beyin Ödül-Haz Merkezi’ni uyarıyor.
Bu uyarım sonucu beyinde dopamin salgılanması artıyor ve bunun sonucu da müzikle biz kendimizi daha enerjik, daha motive ve daha canlı hissediyoruz. Bu konuyla ilgili olarak verilen parkinson’lu hasta örneği çok ilginç. Bu örnekte, bulunduğu restoranda sıkıştığı halde hastalığın etkisiyle tuvalete gidemeyen parkinsonlu hastanın hatırladığı bir melodinin ritmiyle (ve beynindeki artan dopamin etkisiyle) tuvalete problemsiz gidebilmesi anlatılıyor. İkincisi, sinir büyüme faktörü’nü arttırarak nöronların arasında, özellikle de yeni öğrenmeyle ilişkili hipokampus nöronları arasında ateşlenme yaratarak öğrenmeyi teşvik ediyor. Çünkü müzik hücreler arası bağlantıyı arttırıyor ve dolayısıyla nöronların ortak gücünü arttırıyor.
Müziğin bu yaratıcı etkilerini daha iyi anlamak adına melodik seslerle salt gürültü (bizim kuru gürültü dediğimiz) arasında bu etkiler açısından yapılan araştırmalar kuru gürültünün müziğin aksine beyni tahrip ettiğini gösteriyor.
Bu değerli paylaşımından dolayı Muhsin Hoca’ya teşekkür ediyoruz ve aklımızda kalması gereken mesajların altını çiziyoruz;
1.MÜZİĞE SADECE MÜZİK OLARAK BAKMAYIN. EĞER MÜZİK DİNLERKEN KENDİNİZİ İYİ HİSSEDİYORSANIZ, BUNUN ANLAMI ONUN BEYNİNİZE İYİ GELDİĞİDİR.
2.KURU GÜRÜLTÜYE ( BU ARADA BİR ÇOK İNSANIN HAYATINI DOLDURAN BOŞ BOŞ KONUŞMA GÜRÜLTÜSÜNE) SADECE GÜRÜLTÜ GÖZÜYLE BAKMAYIN, GÜRÜLTÜ SİZİ RAHATSIZ EDİYORSA, BUNUN ANLAMI ONUN BEYNİNİZİ TAHRİP ETTİĞİDİR.
3. PARKİNSON, ALZHEIMER, DEPRESYON GİBİ İLAÇLARLA BOĞUŞULARAK TEDAVİ EDİLMEYE ÇALIŞILAN HASTALIK-LARDA MÜZİKLE İLGİLİ ARAŞTIRMALARIN SONUÇLARINI UNUTMADAN HASTALARIMIZIN HAYATINA MÜZİĞİ DAHA FAZLA SOKALIM.
http://www.the-scientist.com/?articles.view/articleNo /48611/title/Exploring-the-Mechanisms-of-Music-Therapy